Blok siyaseti devri başlamıştır

2017 Başkanlık Referandumundan ‘Evet’ çıkmasının Türkiye siyaseti üzerindeki en belirleyici sonucu, artık partiler ve hareketlerden ziyade blokların ön plana çıkacağı bir iklime girmiş olmamız. Bir adayın cumhurbaşkanı seçilebilmesi için seçimin ilk veya ikinci turunda en az yüzde 50+1’lik bir oy oranı elde etmek zorunda olması, yeni dönem siyasetini şekillendirecek anahtar hüküm olacak.
Eski sistemde, yüzde 10’luk seçim barajının da sağladığı avantajla, sandıktan yüzde 30 küsur oy çıkaran bir parti tek başına iktidar olabiliyor, ondan da öte TBMM’de tek başına anayasa değiştirebilecek bir çoğunluk elde etmenin eşiğine gelebiliyordu. 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde tam da bunu yaşadık. Türkiye seçmeni o seçimde, önceki dönemde parlamentoda bulunan iktidarıyla muhalefetiyle tüm partileri sandığa gömdü. Yalnızca yeni kurulmuş AK Parti ve CHP parlamentoya girebildiler. AK Parti, aldığı yüzde 34’lük oy oranıyla TBMM’de 363 koltuk elde etmeyi başardı; başka bir deyişle, anayasa değiştirme imkanı sağlayan 367 milletvekilinden sadece dört eksik bir mevcuda ulaşabildi.
Yürütme yetkisinin yasama organındaki çoğunluk veya ağırlık üzerinden elde edildiği o sistemde, seçmenin salt çoğunluğundan destek alma gibi bir mecburiyet yoktu. Son anayasa referandumu, bu mecburiyeti getirip siyasi arenanın merkezine oturtmuş oldu.
GERÇEK ANLAMDA KİTLESEL SİYASET
Artık toplumun büyük bir kısmını ikna etmeden, bunun için de tam anlamıyla kitlesel bir siyasi hareket teşkil etmeden iktidar olmak imkansız. Bu, kısa ve orta vadede çeşitli siyasi ittifakları, uzun vadede ise tabanda şekillenen siyasi birleşmeleri beraberinde getirecektir –getirmeye başladı bile.
Son günlerde siyaset dünyasında yaşanan ittifak rüzgarları, içine girdiğimiz yeni siyasi iklimin somut emarelerinden biri oldu. Son siyasi tecrübeler de gösterdi ki, sadece yürütmede iktidar olmak yeterli değil; yasamada da yürütmeyi kilitlemeyecek, en azından kolay çalışmasını mümkün kılacak bir sayıya erişmek gerekiyor. Öbür türlü, özellikle de Türkiye’nin epeydir mustarip olduğu keskin siyasi kutuplaşma ortamında, yürütmeye adım atacak alan bırakılmayabilir.
AK Parti ile MHP arasında şekillenen anlaşma neticesinde TBMM’ye sunulan ittifak yasa tasarısını, Türkiye siyasetinin Cumhurbaşkanlığı referandumuyla içine girdiği iklimin yeni bir merhalesi olarak görmek gerekiyor.
AK Parti ile MHP arasında ittifak konusunda varılan uzlaşmaya BBP de katılacak gibi görünüyor. Partinin Genel Başkanı Mustafa Destici’den gelen açıklamalar bu yöne işaret ediyor. Siyasetin gündemine başka ittifak seçeneklerinin gelip gelmeyeceğini görmek için ise biraz beklemek gerekecek. Kamuoyunda ve medyada CHP, HDP, Saadet Partisi, İyi Parti ve diğer siyasi partilerin adları, ittifak ihtimallerine ilişkin konuşmalarda telaffuz ediliyor ancak bu aktörlerin henüz hiçbirinden ittifaklara ilişkin bir açıklama işitilmedi.
2019’da yapılması öngörülen Cumhurbaşkanlığı Seçimi ve Genel Seçimler öncesinde, başka bir ittifakın gündeme gelip gelmeyeceğini henüz bilmiyoruz ancak Cumhurbaşkanlığı Seçimi konusunda tabanda kendiliğinden ittifakların şekilleneceğini şimdiden kestirebiliriz. Farklı siyasi hareketler ilk turda faklı adaylarla yarışa girseler bile, ikinci turda öne çıkacak bir aday üzerinde özellikle muhalefet cephesinin ittifak etmesi kuvvetle muhtemel. İlk veya ikinci turda yüzde 50+1 oy alma zorunluluğu aday seçiminde, yani daha işin başında da belirleyici olacaktır.
2019 TEST YILI OLACAK
Gelecek yılki seçimler Türkiye siyasetinin gelecekte hangi bloklar çerçevesinde şekilleneceği konusunda yol gösterecek. Mevcut ve bundan sonra gündeme gelebilecek ittifakların seçimlerde elde edeceği başarı, başka bir deyişle bu ittifakların seçmenden iltifat görüp görmemesi, bundan sonraki seçimlerde, neyin neyle karıştırılabileceği veya hangi siyasi hareketin hangisiyle kesinlikle bir araya gelemeyeceği konusunda pek çok ipucu sunacaktır. Tek başına bu bile, gelecek yılki seçimleri büyük bir heyecanla beklemek için yeterli bir sebep. Geleceğin şekillendiği tarihi anlar, tarihi bir dönem yaşıyoruz belli ki.
Bloklar siyasetinin ne mene bir şey olduğunu görmek için Fransa iyi bir örnek teşkil ediyor. Orada başkanlık seçimlerinin ilk turunda herkes birinci tercihi olarak gördüğü partiye oy veriyor. Oylar sayılıp tablo ortaya çıktığında, son etaba kalan iki isim belli olduğunda ise, seçmenler ilk olmasa bile ikinci tercihleri olan adaylardan birine oy veriyor.
Fransa’da bloklar uzun süre sağ ve sol eksenlerde şekillenmişti. Ancak özellikle son dönemde aşırı sağın yükselişi, bu geleneksel blok yapısını değiştirdi. Artık seçmenler ikinci turda daha çok aşırı sağ adaylar karşısında bir araya gelmeyi tercih ediyor.
Türkiye siyasetinin blok yapısının nasıl şekilleneceğini, farklı toplum kesimlerini dikey kesen eksenlerin neler olabileceğini yakında göreceğiz. O zamana kadar aramızdaki hangi meselelerin tali hangilerinin esas olduğu, hangilerini kenara bırakıp ana meseleler üzerinde uzlaşabileceğimiz konusunda, toplumun tüm kesimlerini ve siyasi partileri bekleyen tarihi bir muhasebeyle meşgul olacağız. Hepimize kolay gelsin!

Dikkat çekenler...