Rekabetçiliğin maliyeti artıyor

MERKEZ BANKASI’NIN FAİZİ YÜZDE 46’YA ÇIKARMASIYLA TİCARİ KREDİ MALİYETLERİ YENİDEN ARTIŞA GEÇTİ. TARİFE SAVAŞI SONRASI ÇİN’İN YENİ PAZAR ARAYIŞINA GİRMESİ DE TÜRK ŞİRKETLERİNİN İŞİNİ ZORLAŞTIRDI. YATIRIM, ÜRETİM VE İHRACATI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞAN SANAYİCİ İSE REKABET GÜCÜNÜ KORUMANIN YOLUNU ARIYOR.

ERDİ YILMAZ

Küresel gümrük duvarlarının yükseldiği bir dönemde Türk şirketleri pazar payını korumak için mücadele veriyor. Özellikle tarife savaşının patlak vermesiyle Çin’in ABD’ye satamadığı ürünler için yeni pazar arayışına girmesi, Türk şirketlerinin önünde yeni bir risk olarak beliriyor. Zira Çin’in büyük ölçekli üretim avantajını düşük maliyetle birleştirerek Türkiye’nin (Avrupa Birliği gibi) güçlü olduğu pazarlara girmesi, pazar hakimiyetinde dengelerin değişmesi anlamına gelebilir. Bunun önüne geçebilecek en önemli araç ise enflasyonun da çözümü olarak gösterilen üretim artışı. Talepteki canlılıkla birlikte arzın bu talebe karşılık verecek üretim miktarlarına ulaşmasının yolu ise faiz indirimlerinden geçiyor.

Hali hazırda yüzde 46’ya çıkarılan politika faizi karşısında ticari kredi faiz oranı en az 10 puan arttı. Bunun işverene maliyetinin yüzde 75’lere varmasıyla üretim daha da zor bir hal aldı. Bu nedenle, üretici ve ihracatçı nezdinde finansmana erişimin kolaylaştırılarak maliyetlerin makul seviyelere çekilmesi en acil çözüm olarak değerlendiriliyor.

YÜKSEK FAİZ TÜRKİYE’NİN REKABET AVANTAJI ÜZERİNDE RİSK

30 Kasım 2023 tarihinde Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sıkı para politikasının beklenen etkilerine dikkati çekerek, “Önümüzdeki dönemde iç talep yavaşlayacak, şirketlerimiz mutlaka dış pazar arayışına girsinler” tavsiyesinde bulunmuştu. Bunun için, ülkeye döviz girdisi sağlayan şirketlere vergi avantajının yanı sıra reeskont kredilerinde piyasa şartlarından daha uygun oranlarda finansman imkanı sağlandı. Ancak çoğu reel sektör ve ekonomiste göre, ihracata yönelenler için atılan adımlar yüksek faizin getirdiği maliyet artışını karşılamaya yetmiyor. Öyle ki, işletmelere kaynak sağlayarak büyüme ve yatırım fırsatlarını finanse eden ticari kredi maliyetleri gerilemek bir yana yükselen bir trende girerek piyasa koşullarına uyum sağlamayı güçleştiriyor. Bu ise ihracata dönük üreticilerin dış pazarlardaki rekabet gücünü zayıflatıyor. Kaybedilen pazarların yeniden kazanılmasının uzun yıllar aldığına işaret eden iş dünyası, bu yüzden rekabet avantajını korumanın yollarını arıyor.

TL’nin reel değerinin yüksek seyrettiği bir dönemde ise çözüm, faizlerin düşürülmesiyle üretim maliyetlerinin rekabet edilebilir seviyeye inmesinde görülüyor.

FİNANSMAN ZORLUKLARI ŞİRKETLERİN GÜVENİNİ KIRIYOR

Sıkı para politikasının sınırlarına ulaşılan Türkiye’de, enflasyonun da nitelik değiştirerek kur ve ücret geçişkenliği sarmalından çıkıp, yerini arz ve artan faiz maliyetine bıraktığı görüşleri giderek güçlenmeye başladı. Bir diğer ifadeyle Türkiye artık üretimdeki düşüş ve faizin fiyatlara yansıtılması şeklinde bir enflasyonla mücadele ediyor. Merkez Bankası’nın İktisadi Yönelim İstatistikleri de yüksek faizin sanayide güven kaybına yol açtığını ortaya koyuyor.

Merkez Bankası nisan sayısında, sanayideki genel gidişat konusunda, bir önceki aya göre daha kötümser olduğunu belirtenler lehine artış olduğunu kayda geçti. Uzmanlar, sanayideki yavaşlamanın devam etmesi halinde ekonomik dengeler üzerinde baskı oluşabileceğine değinirken, bu görüş uluslararası finans kuruluşlarınca da teyit ediliyor. BofA’nın Türkiye ekonomisine yönelik son raporunda yer alan ifadeler tam olarak şöyle: “Faiz indirimlerinin zamanlaması Türkiye ekonomisinde sert bir iniş olup olmayacağını belirleyebilir TCMB faiz indirimlerini eylül veya sonrasına ötelerse, bize göre ekonomide resesyon olabilir.” Tüm bu beklentiler ise, yükselen faizlerin piyasada önemli bir daraltıcı etki oluşturacağı beklentisini doğurarak yatırım iştahını baskılıyor.

“YÜKSEK FAİZ SANAYİCİNİN YATIRIM GÜCÜNÜ BALTALIYOR”

Z Raporu’na değerlendirmelerde bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yüksel Okşak, Türkiye’de yüzde 46’lık politika faizinin sanayicilerin yatırım, üretim, ihracat ve istihdam kapasitesini teknik olarak baltaladığını söylüyor. Okşak’a göre, yüksek borçlanma maliyetleri, sermaye yoğun yatırımların geri dönüş süresini (ROI) uzatarak yeni makine parkuru veya Ar-Ge projelerini finanse etmeyi zorlaştırıyor. Üretimde ise ölçek ekonomisi daralırken, istihdam artışı zayıf seyrediyor.

Bu süreçte ihracatçının da, finansman giderleri nedeniyle birim maliyet avantajını kaybettiğini vurgulayan Okşak, “Özellikle ABD ve Çin arasındaki bu ticaret savaşı ile Uzak Doğu fiyatlarıyla rekabet daha da zorlaştı. İthal ara malı–ihracat arasında yüksek korelasyon olan sanayi, faiz-kur sarmalında maliyet enflasyonuna maruz kalıyor: 2024’te ara malı ithalatı maliyeti yüzde 30 arttı. Bu, hem iç talebi baskılıyor hem de Türk firmalarının küresel rekabet gücünü teknik olarak eritiyor” diyor.

Devamı Z Raporu Dergisi Haziran 2025 sayısında…

Dikkat çekenler...